İki yarım, birbirine dokunmadan bir bütünü oluşturabilir mi?
Bu yüzük, o sorunun cevabı gibi tasarlanmıştı.
Yıllar önce, şehir ikiye bölündüğünde onlar da iki yakada kalmıştı.
Görüşemediler. Yazışamadılar.
Ama ikisi de aynı şeyi yaptı:
Bekledi.
Kadın bir yüzük yaptırdı.
Yarısı kendi tarafına ait, yarısı boştu.
Ama ustaya özel bir talimat verdi:
“Bu yüzük, iki uçtan yukarı doğru baksın.
Ama ortası boş kalsın.
Çünkü biz, birbirimize bakıyoruz.
Ama kavuşmuyoruz.”
Yüzük zamanla eskidi, taşı biraz soldu.
Ama hâlâ o kadının parmağındaydı.
Sorulduğunda sadece şu cevabı verdi:
“Bu yüzük ne ayrılık yüzüğü, ne kavuşma.
Bu yüzük, beklemenin bile bir şekli olduğunu gösteriyor.”